9 Haziran 2025 Pazartesi
Ana SayfaManşetKonut, temel hak mı? Yatırım aracı mı?

Konut, temel hak mı? Yatırım aracı mı?

Avrupa’nın dört bir yanında yükselen ki­ra fiyatları, ev sahibi olmanın zorlaş­ması, sosyal konut stokunun erimesi ve ev­sizlikteki artış artık açıkça bir gerçeği orta­ya koyuyor: Konut meselesi, günümüzün en temel sosyal-adalet ve ekonomik-güvenlik sorunlarından biri haline geldi.

Bu noktada iki önemli belgeyi yan ya­na okumak önemli fikirler doğuruyor. İlki, İngiltere merkezli Shelter’ın 2025 tarihli kapsamlı çalışması “Safe as Houses” raporu. İkincisi ise Avrupa Ekonomik ve Sosyal Ko­mitesi’nin (EESC), Şubat 2024’te yayımla­dığı “Avrupa’da Konut Krizi – İleriye Dönük Yol” başlıklı konferans sonuç bildirisi.

Bu iki kaynak bize şu mesajı net biçimde veriyor: Konut krizinin çözümü mümkün­dür ama bu bir finansman meselesinden çok, bir öncelik ve tercih meselesidir.

Konut: Temel hak mı yatırım aracı mı?

Safe as Houses raporunda yer alan Prof. Mariana Mazzucato’nun analizine göre, ko­nut üretimi uzun süredir kamu yararından kopmuş durumda. Konut artık bir hak değil, yatırım aracı olarak görülüyor. Bu dönüşü­mün sonucunda ise gelir eşitsizliği artıyor, toplumun düşük ve orta gelirli kesimleri ba­rınma güvencesini kaybediyor.

Aynı kaygı, EESC’nin raporunda da vur­gulanıyor. Avrupa genelinde “konut hak­kı”nın bir temel insan hakkı olarak kabul edilmesi ve AB düzeyinde bir “Konut Ey­lem Planı” oluşturulması gerektiği ifade ediliyor.

Konut, piyasaya bırakılmayacak kadar ya­şamsaldır.

Sosyal Konut: Harcama değil, yatırım

“Safe as Houses” raporunun bir diğer önemli yazarı olan Prof. Kenneth Gibb, sos­yal konut yatırımlarının sadece barınma so­rununa çözüm üretmediğini; aynı zamanda ekonomi için de ciddi getiriler sağladığını gösteriyor.

İngiltere’de yılda 90 bin sosyal konut in­şasının, 30 yıl içinde kamuya 51 milyar ster­lin kazanç sağlayacağı öngörülüyor. Artan istihdam, inşaat sektörünün canlanması, sağlık ve sosyal yardım giderlerindeki dü­şüş gibi etkiler bu tablonun parçaları.

Avrupa Komisyonu’nun EESC aracılığıy­la yaptığı uyarı da aynı yönde: Konuta ya­pılan kamu yatırımları, enerji verimliliği ve sosyal kapsayıcılığı da desteklediği için hem Yeşil Mutabakat hem de sosyal politika hedefleriyle doğrudan örtüşüyor.

Kısacası: Sosyal konut üretimi bir ma­liyet değil, stratejik bir yatırım.

Türkiye ne yapmalı?

Türkiye’de de büyük şehirlerde barınma krizi her geçen yıl daha derinleşiyor. Kira­lar son üç yılda yüzde 300’ün üzerinde art­tı. TOKİ projeleri artık ağırlıklı olarak orta gelir grubuna hitap ediyor. Belediyelerin ise kaynakları sınırlı. Oysa Türkiye’nin de bu Avrupa eğiliminden alacağı önemli dersler var. Örneğin:

* Ulusal bir konut eylem planı hazırlan­malı.

* Belediyelerin üretim ve planlama yet­kileri güçlendirilmeli.

* Konut üretiminde enerji verimliliği ve sürdürülebilirlik öncelik haline getirilmeli.

* Sosyal konuta yönelik kamu-özel işbir­likleri teşvik edilmeli.

* Boş konutlar, kısa süreli kiralamalar ve aşırı mülk sahipliği için vergi düzenlemele­ri gündeme alınmalı.

Sonuç: Karar devletin

Avrupa’da sosyal konut yeniden ciddi bi­çimde konuşuluyor. Çünkü konu yalnızca duvarlar ve çatıdan ibaret değil. Konu, genç­lerin hayata tutunabilme imkânı, emeklile­rin huzuru, çalışanların geçim umudu, ço­cukların geleceği…

Mariana Mazzucato’nun ifadesiyle: “İn­san onurunun evi, yalnızca betonla değil; ortak faydaya duyulan inançla örülür.”

Barınma bir krizse, çözümü de bir tercih meselesidir. Bu tercihin yönü toplumsal faydayı gösterirse, o zaman sadece konut değil, güven, refah ve gelecek de inşa edilir.

(Haber kaynağı: Dünya Gazetesi – Prof. Dr. Ali Hepşen’in “Sosyal konuta yatırımın ekonomik, ahlaki ve Avrupa ölçeğinde gerekçesi” başlıklı köşe yazısı)

Prof. Dr. Ali Hepşen

PROJE BİLGİ FORMU

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yapın

Lütfen yorumunuzu girin!
Lütfen isminizi girin

Son Haberler

YAZARLAR

Ayla Özer
368 YAZI