28 Mart 2024 Perşembe
Ana SayfaManşetSabri Paşayiğit: "Geleceğin projeleri inovasyon ağırlıklı ve insancıl olacak"

Sabri Paşayiğit: “Geleceğin projeleri inovasyon ağırlıklı ve insancıl olacak”

Çok sayıda başarılı projelere imza atan Türkiye'nin önde gelen mimarlarından Sabri Paşayiğit; Emlakdream.com Genel Yayın Yönetmeni Ayla Özer'e mimarlık mesleğine nasıl başladığını, geleceğin konutlarının nasıl olacağını, mimari projelerin olmazsa olmazlarını anlatarak genç mimarlara mesleki tavsiyelerde bulundu.

Mimarlık mesleğini nasıl seçtiniz?

“Mimarlığı seçmem Kayseri’de çok enteresan bir başlangıçla oldu. Lisede hayallerim çok başkaydı. Başka meslekler özellikle mühendislik çok ilgi alanımdı. Bunları hayal ederken bir anda güzel bir binanın yapılmasını gördüm, orada projeyi yapan yapan kişileri okudum ve mimarlık bir anda aklımda bir fikir olarak çıktı. Sonra ciddi araştırmalarda bulundum ve mimarlık mesleğini yapabileceğime inandım. Sonra okul seçiminde de İstanbul’a gitmiş insanlara sorarak hangi üniversiteyi tercih etmemin doğru olacağını anlamaya çalıştım ve Mimar Sinan Üniversitesi’ni kazandım. Uzun süre okudum, 4 senede bitiremedim okulu. Mesleği çok seviyorum. Herkesin yaptığı işi çok sevmesini tercih ederim çünkü işin başlangıcı o. Daha sonra hedef koymak da gerekiyor ama öncelikle yapılan işin sevilmesi çok önemli. Belli bir dönem biraz tek başıma çalıştım daha sonra profesyonel olarak Zafer Murat ile 2006’da ofis kurduk. Ofisi kurduğumuzda 4 kişiydik sonra zaman içinde sayımız arttı. Cihangir’de bir ofiste en son 20 kişiydik ve 90 metrekarelik bir mekana artık sığmadığımızı anladık, son ofisimiz olan Etiler’e geldik. Burada geçen seneler boyunca sayı olarak biz de arttık, hedefleri büyüttük. Şu anda yaklaşık 90 kişiyiz. Ekibimizden çok mutluyuz ve bu arkadaşlarımızla uzun süredir birlikte çalışıyoruz. Büyük bir kısmı yeni mezunken ofise girdi şimdi 6-7 senedir bizimle beraberler.”

“Bizim işimiz zaten tamamen hem hedefimiz insan hem de yaptığımız işleri zaten birlikte yapıyoruz dolayısıyla birer çalışma arkadaşı olarak birbirimizi görerek projelerimize başlıyoruz. Eğitime çok önem veriyoruz. Haftada bir gün ofiste eğitimler düzenliyoruz bunları önce 6 aylık periyodlarda düzenliyoruz. Sektöründe iyi olan kişileri getiriyoruz. Ben de eğitimlere katılıyorum. Hatta bazen haftada bir gün yetmiyor iki güne çıkartıyoruz eğitimleri. Kulüplerimiz var ofis içinde. En önemlisi zaten önce bir akademi kurduk bu yaptığımız eğitimleri sürekli devam ettirebilecek için SPDO akademimiz ve kulüplerimiz var. Atlet ve koşu kulübümüz var, basketbol takımımız var. Bir kayak takımımız var. Şimdi voleybol takımı kurmayı planlıyoruz. Yaptığımız projelerin teknoloji ve son yeni vizyonlu olması gerekli tabi en önemli nokta. Biz hep binaları 50 senelik görüyoruz minimum. Dolayısıyla yaptığımız her işte ileriyi görmek çok önemli bir şey.”

Geleceğin konutları nasıl olacak?

“Aslında şimdiden sinyalleri görüyoruz. Avrupa’da 2050 ile alakalı çok ciddi inovasyon projeleri var. Hatta biraz şekillendi bile. Dolayısıyla inovasyon ağırlıklı ve daha insancıl olacağına inanıyorum. Yüksek yapılardan kaçışlar, zaten batıdan gelen bir akım. Bize de çok yansıyacak. Konut ve ofislerin tamamen ayrılacağı net. Bazı sektörlerde ofis ihtiyacı da olmayacak gibi. Özellikle bilişim sektörlerinde bu da sinyallerini vermeye başladı, evden çalışmalar, çok küçük mekanlara ihtiyacın olması gibi. Ama bazı sektörlerin hala çok büyük ofislere ihtiyacı olduğuna inanıyorum. Ofislerde de çalışma alanları da yaşam alanları gibi düzenlenmeye başlandı. İnsanların en verimli çalışabilmesi için düşünülen alanlar. Özellikle ofislerde doğal havalandırma, ışıkla insan ilişkisi, yüksek yapının olmaması bunlar hep insanların çalışma düzenini mutlu edecek şeyler. Biz ofis tasarlarken bunlara çok dikkat ediyoruz. Alışveriş merkezlerinin artık sistemi tamamen değişiyor. Ben artık ticaretin her 15 senede bir farklı kulvara gittiğini görüyorum. Bir 15-20 sene sonra bu açık ve kapalı alışveriş merkezlerinin birleşmesiyle oluşan sistemlerin değişeceğine inanıyorum.”

Balkon ön planda değil mi şu an konutlarda?

“Önceden de balkon kullanılıyordu. Bir ara nedense balkon yapılmadı ama çok ciddi tepkiler alındı çünkü insanların dışarı ile ilişkisini kesmek yanlış bir karardı. Biz konut projelerimizin tamamında balkon öngörüyoruz. Hiç kapalı cepheli projem yok. Ama şimdi daha geniş balkonlar daha ferah alanlara da istekler olmaya başladı özellikle konut projelerinde. Aslında kullanıcılar büyük daireleri seviyor. Balkonlarda 2 metre enler, salonların hollerin büyük olması istenen şeyler fakat konut sektörünün artışı ile alımdaki düşüş ya da gelir seviyesi dengesiz olduğu için ve fiyatların biraz dengelenebilmesi için bu sefer projelerde bir takım kısıtlamalara gidiliyor. Ben çok karşıyım belli metrekarelerin altında yapmak insan konforunu kötü etkiliyor ve kişi aldığı evden memnun olmamaya başlıyor ve yaşadığı evi değiştirmeyi düşünüyor ya da memnun olmuyor bu da tabi ki istenmeyen bir şey. Bizden önceki çok başarılı mimarların yaptığı projeler var Türkiye’de. Turgut Cansever’in projeleri var. Cumhuriyet dönemindeki mimarların yaptığı projeler var onlar 70 yıl geçmesine rağmen hala yapıları çok iyi bir şekilde kullanabiliyoruz. Yaşlanmış ama eskimemiş yapılar. Birçoğu da koruma altına alınıyor cumhuriyet dönemi mimarisinin. Bizim de onları örnek almamız gerekiyor.”

Yapılaşma olarak Türkiye’de yeşil binalar son dönemde çok önemli. Kendi kendine yetebilen minimum enerji sarfiyatı olan. Çünkü enerji büyük sorunumuz. Dış açığımızın %70’i konutlardan kaynaklı. Enerji tasarrufu gerekli Türkiye’de, Bununla alakalı yapılaşmayı nasıl görüyorsunuz? Yeni projelerde bu konuda çalışmalar oluyor mu?

“Bu konuda pek iyimser değilim. Gerçekten iyi adımlar atılmıyor. Bizim çok ciddi ithalatımız var. Özellikle enerji konusunda bağımlıyız. Bunlar varken hala konut projelerinde hiçbir sürdürülebilir kriter göz önüne alınmıyor. Yeşil bina dediğimiz anda en alt seviyeden sertifika alabiliyor. Biz projede bunları önersek bile uygulamadaki yapılan hatalardan dolayı tam enerji verimliliğine ulaşamıyoruz. Devlet tarafından da çok destek veriliyor ama onlar bir şekilde kullanılamıyor. Düzelebileceğine inanıyorum ama şu anki durum bizim sürdürülebilir bina yapmamız açısından iyi örnekleri gösterebileceğimiz bir alan değil. En son Almanya’da eski ortağımın yanına gittiğimde yeni bir ev yapmış. Çok modern bir ev. Evi yaparken devletten teşvik almış eğer sürdürülebilir bir ev yaparsa aldığı kredi miktarının faizinin yarını devlet karşılamayı tahhüd etmiş. Bir de beli bir miktarda yaklaşık onda biri kadar hibe kredi almış ama buradaki amaç kesinlikle doğalgaz kullanılmadan elektrik enerjisi ile çalışan ama kendi enerjisini de üretebilen ve dışa bağımlı olmayan bir ev ve bu yapılmış gördük onu. İzolasyonu yaklaşık 12-20 cm arası tutulmuş, 3 cam kullanılmış ve yerden ısıtma var. Isınan havanın da dışarı gitmesi engelleniyor ve çok da büyük maliyetler değil ama yapılabilmiş.”

“Şimdi biz ticari projelerde bile çok zorlanıyoruz sürdürülebilir şeyler yapabilmek için. Çok bilinçlenmemiz gerekiyor çünkü enerjiyi çok ciddi miktarda tasarruf etmemiz gerekiyor. Şu anki ekonomideki en büyük problem ithalat ve ihracat dengesizliği. Bunu bilinçlenerek çözmemiz gerek.”

Son dönemde hangi projeleri yapıyorsunuz? Önümüzdeki dönem için hedefleriniz neler?

“Biz son dönemde çok iyi 2 projeye başladık. Biri devam ediyor biri bitti. Diyarbakır Sur bölgesinde bir yenileme projesi yaptık. Orada eski eserler de vardı. Sur’da terörden zarar gören yerlerin restorasyonu ile alakalı kent dokusu yenilemesi yaptık, 120 eski bina restorasyonu 380 tane de yeni binada doku yenilemesi yaptık. Çok keyifli bir işti. 100 kişilik bir ekiple çalıştık. Şimdi Kayseri Sur içinde tahrip olmuş bir dokuyu yeniden düzenlemeye çalışıyoruz. Bu da bizi heyecanlandıran bir konu. Bunun haricinde konut ve ticari projelerimiz devam ediyor ama bizim şu andaki hedefimiz tahrip olmuş dokuların yeniden canlandırılması. Özellikle İstanbul’da da bu konu ile ilgili bir takım çalışmalar yapabilmek için uğraşıyoruz. Çok keyifli konular. Diyarbakır’ı kısa zaman sonra paylaşacağım.”

Peki kentsel dönüşüm Türkiye’nin gerçeği, binaların yenilenmesi çok önemli. Bu anlamda da çalışmalar yapılıyor. Siz nasıl görüyorsunuz kentsel dönüşümde gelinen noktayı?

“Son 10 senede iyi şeyler yapıldı ama yanlış olan şeyler de yapıldı. Bina dönüşümleri yapıldı kentsel dönüşüm adı altında ama idarenin bunu gördüğünü ve bununla ilgili tedbir aldığını ben görüyorum çünkü kentsel dönüşüm yapılınca binaları yıkıp yerine yeni bina yapmak değildi. Deprem gelebilir bizim en önceliğimiz insan güvenliği, bizim hemen binalar yerine yeni binalar yapmamız gerekiyor diye bir mantık vardı ama böyle yapıldığında çok iyi sonuçlar getirmedi örneğin Fikirtepe gibi. Burada bir bölgesel planlama yapılması ve sosyal donatıların korunması önemli. Biz binayı yıkacağız ama yaptığımız zaman 40-50 sene sonraki ihtiyaçların düşünülüp planlaması yapılarak yeni binaların yapılması gerekiyor. Çok olumlu gelişmeleri de görüyorum. Özellikle bakanlığın çok iyi çalıştığını duyuyorum. Bu hedeflerle çıkıldığı zaman farklı noktalara da gelecektir. Makro ölçekten başlayıp mikroda bitmesi önemli bir şey.”

“Biz bir yarışma kazanmıştık Kayseri’de merkeze çok yakın bir alanda bir dönüşüm projesi yaptık ve orada belediye ile beraber hareket ettik. Kentsel dönüşümün mutlaka büyük idari kurumlar tarafından yapılması gerektiğine inanıyorum. Özel sektörün eliyle kentsel dönüşüm yapılamaz en azından planlama ve düzenleme kamu tarafından yapılmalı. Daha sonra özel sektör zaten yapabilir. Bu şekilde kentsel dönüşüm devam ederse sağlıklı şekilde projeler biter. Özellikle büyük şehirlerin çok ihtiyacı var kentsel dönüşüme. Ulaşımla ilgili çok ciddi sorunlar var, yangınla ilgili ciddi problemler var dolayısıyla binaların artık tamamen yenilenmesi elzem.”

Tasarım felsefenizi nasıl tanımlarsınız? Ne tür projelere imza atıyorsunuz?

“Mimarlık felsefesi bizim esas alığımız odak noktamız insan. Yaptığımız her yapının insana hizmet edeceğinin bilincindeyiz. Dolayısıyla ne tasarlarsak hep odağında insan var. Çevresel verileri düşünüyoruz. Felsefemizi insan ve çevre olarak özetleyebiliriz.”

Başarılı bir mimari projede olmazsa olmaz neler?

“Bu konuda benim kriterlerim var. Öncelikle alanın çok iyi incelenmesi gerekiyor. Çevresel veriler çok önemli. Fonksiyonun çok iyi çalışması gerek. Başarılı projesinin başlangıcında 2 temel unsur; çevresel veriler ve tam oturmuş fonksiyon. Daha sonra mimarinin sanatsal yönünü kullanarak bunu estetik hale getiriyoruz. Bunu daha sonra detaylandırıyoruz.”

Türk mimarlarını yurt dışında da temsil eden, fuarlarda sürekli yer alan bir insansınız ve bunu da çok iyi başarıyorsunuz. Şu an Türk mimarlarının yurt dışı pazarlarında aldığı işler ve projeler sizce yeterli midir? Yurt dışı mimarlıkta neredeyiz?

“Batı ve Amerika’dan bahsedecek olursak çok azız ama Orta Doğu ve Kafkaslar’da hem Türk mimarlar hem de sektördeki partnerlerimiz bayağı işler yapıyor. Özellikle orta doğuda çok iyiyiz. Avrupa ve Amerika’da işler yapmamız gerektiğine inanıyorum. Biz orta doğuya çok yakın olduğumuz için hep sektör oralara kaymış durumda. Ama batıda iş yapmak çok önemli tabi ki. Biz yılda 2 fuara katılıyoruz biri Mipim fuarı. Çok önemli benim için 4 senedir katılıyoruz. Hem Avrupa’daki meslektaşlarımızı, şehirleri biz görüyoruz hem de onların bizi görmesini sağlıyoruz. Bu fuarlardan biz en azından dünya nereye gidiyor ve şehirlerin vizyonları neler bunları öğreniyoruz katılım sayesinde. Diğeri de Cityscape fuarı, tamamen gayrimenkul özelinde bir fuar. Bu 2 fuar çok önemli özellikle Mipim çok önemli. Bütün meslektaşlarıma tavsiye ediyorum en azından katılımcı olsunlar.”

Genç mimarlara kariyerlerini şekillendirirken nasıl bir yol izlemelerini önerirsiniz?

“Mimarlık biraz hayalle başlıyor ama sonuçta bir heykeltıraş değiliz. İçinde insanların yaşayacağı fonksiyonlar olan biraz mühendislik ve temel bilimlerin olduğu bir sanat dalı. Dolayısıyla hem hayalperest olsunlar ama çok da çalışkan olsunlar. Gezip görmeleri gerekiyor. Tecrübe ve deneyimlere dikkat etsinler. Mutlaka hem mesleğimizin hem de ülkemizin içindeki yenilikleri takip etmeleri gerektiğine inanıyorum. Çok çalışmamız gerekiyor. Batı medeniyetlerinden biraz daha gerideyiz ve bu açığı kapatmamız için bizim biraz başlangıçta sıkı çalışmamız gerekiyor. Ben sıkı çalışma ile çok daha iyi noktalara geleceğimize inanıyorum.”

PROJE BİLGİ FORMU

Ayla Özer
Ayla Özer
1969'da Bursa'da doğdu. Evli ve bir kız çocuk sahibi. İlk, orta ve lise eğitimini İnegöl Lisesinde tamamladıktan sonra Uludağ Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Kimya Bölümünnden mezun oldu. Öğrencilik yıllarında Bursa'da Barışçı Ajansta müşteri temsilcisi olarak başladığı iş hayatına 1992 yılında Sabah Gazetesi Reklam Satış, TGRT Televizyonu Reklam Müdürlüğü, Vatan Gazetesi Reklam Direktörlüğü olarak devam etti. 2011'de emlakdream.com'uu kuran Ayla Özer halen emlakdream.com'un Yayın Yönetmenidir.
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yapın

Lütfen yorumunuzu girin!
Lütfen isminizi girin

Son Haberler

YAZARLAR

Avatar photo
363 YAZI