Hazine ve Maliye Bakanlığı, vergi sisteminde reform yapacağız diye diye, ancak vergi oranlarını arttırabildi. Gerçek reformların yapılması ise bir başka bahara kaldı.
Artırılan vergilerden biri de emlak vergileri oldu. Kamuoyu tüm yaz boyunca bu vergilerdeki “fahiş” artışları tartıştı durdu.
İdare öncelikle uzun yıllardır gayrimenkul edinimlerdeki rayiç bellerin güncellenmesi ve “gerçek” bedellerin dikkate alınarak ödenecek vergilerin tahakkuk edilmesini hedefledi. Daha önceleri, özellikle alım satımında tapu işlemleri yapılırken, konutların gerçek değerinin altında beyan edilmesi yaygın bir uygulamaydı.
Ancak gayrimenkul sektöründe son yıllarda yaşanan gelişmeler gayrimenkullerin piyasa değerlerinde ciddi artışlara neden olurken, bu değer artışlarının vergilenmesi hiçbir şekilde gündeme getirilemedi. Bu yolla gayrimenkullerin artan değerlerin üzerinden devlet tarafından “vergilendirilmemiş” bir servet birikimi gayrimenkul sahiplerine sağlanmış oluyordu. Özellikle çok fazla gayrimenkulü olanlar bakımından bu uygulama ciddi ve bir o kadar da haksız servet birikimine yol açıyordu.
Zaten ülkemizde bu ve benzeri yollarla yapılan servet aktarımları oldukça yaygın bir uygulamadır. Ortaya çıkan haksızlığın servet sahipleri tarafından bile kabul edilmesi o kadar zordur ki… O kadar alışılmıştır ki… Elde edilen vergilendirilmemiş ek servet kamuoyunun geniş bir kesimi için bir hak olarak görülmeye başlanmıştır.
İlkesel olarak ekonomi yönetiminin yapmaya çalıştığına itiraz edebilmek mümkün değildir. Ama bugüne kadar siyasi endişeler sebebiyle yapılamayan doğru bir uygulama olmasına rağmen, ülkedeki geniş bir çoğunluğun gelirleri baskılanmışken, zamanlaması bakımından yapılması yanlıştır.
(Haber kaynağı: Dünya Gazetesi köşe yazarı Öner Günçavdı’nın “Gayrimenkul piyasasında kopan linklerin tekrar kurulması gerek” başlıklı makalesinden alıntıdır)



