Dünyanın sürdürülebilirliği risk altında iken, yeni kent planlarının iklim krizi tehdidini göz ardı edemeyeceğini söyleyen şehir plancısı ve İmpo İmar Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Oflaz, yeni kent planlarındaki anahtar kelimelerin “yeşil binalar ve yeşil altyapı, sürdürülebilir ulaşım ve yatay mimari” olacağını söyledi.
İklim krizinin kent planlarına 3 ana başlıkta gireceğini ifade eden Oflaz’ın konuyla ilgili açıklamaları şöyle:
“Raporlar, şehirlerdeki ulaşım ve binaların kentin sera gazı emisyonlarını arttırmada ilk sırada geldiğini gösteriyor. Dolayısıyla süreç, kent yöneticilerine yeni görevler yüklüyor” diyen Oflaz, “2050’de 9.8 milyara ulaşacak olan dünya nüfusunun 6.7 milyarı şehirlerde yaşayacak. Bu yoğun hareketliliği nasıl dengeleyeceğimiz ve iklim değişikliği ile nasıl mücadele edeceğimiz gibi soruların cevapları aslında akıllı şehirlerde bulunuyor. Akıllı şehirler anlamında imar planlarında ekoloji ve su kaynaklarının korunması, atık suyun toplanıp arıtıldıktan sonra yeniden kullanımı, altyapı sistemlerinin karbonsuzlaştırılması, yenilenebilir enerji kaynakları gibi faktörleri öne çıkarmamız gerekiyor.
İklim krizi, kent planlarına 3 ana başlıkta girecek. İlk adım, yeşil altyapı olacak. Sürdürülebilir kentsel planlama, yeşil çatılar, yağmur suyunu toplayacak yeşil sokaklar, suyun sızmasına izin veren kaldırımlar bağlamında yeşil altyapının kullanılmasını içeriyor. Böylece fırtınalarda selleri önlemek için yağmur suları etkin yönetilmiş olacak. Sadece altyapının değil, binaların da yeşil anlayışa göre inşa edilmesi gerekiyor. Yeşil bina tanımından, hem enerjiyi tasarruf eden çevre dostu binaları anlamalıyız, hem de biyolojik çeşitliliği teşvik eden yeşil çatı ve dikey asma bahçelerini bu sürece dahil etmeliyiz.
İkinci başlık, sürdürülebilir ulaşım. Kentlerde emisyon gazlarından en büyük sorumluluğu taşıyan ulaşım sektörünün de sürdürülebilir olması gerekiyor. aha yaşanabilir şehirler için yerel yönetimlerin toplu taşımaya yatırım yapması, toplu taşıma ağlarının genişletilmesi, şehir içinde bireysel araç kullanımını azaltıcı tedbirlerin alınması gerekliliği var.
Üçüncü adım ise yatay mimari. İklim krizinin mimaride de etkileri olacak, bunun da planlama yaklaşımlarını etkileyecek. Dikey mimari ile kent merkezlerinde nüfus yoğunluğu artarken, trafik, ulaşım gibi sıkıntılar da zirveye çıktı. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Türkiye’nin çehresini değiştirmek ve depreme hazırlık konusunda önemine vurgu yaptığı yatay mimari, iklim krizi noktasında da stratejik bir noktaya geldi.
İmar planlarında iklim krizini birlikte ele alan yöntemleri de şöyle özetleyebiliriz. Ulusal iklim değişikliği eylem planına uyum çerçevesinde, bölgesel ölçekteki mekânsal strateji planlarında doğal karbon yutak alanlarının korunması ve artırılması, kaynakların en az atık üretecek şekilde döngüsel kullanılması, sanayi kaynaklı emisyonların azaltılması, tarımsal üretim kaynaklı emisyonların azaltılması öncelikli olacak. Kent ölçeğindeki nazım imar planlarına da, ulaşımda özel araç kullanımının azaltılması, entegre toplu taşıma sistemlerinin geliştirilmesi, içme suyu, kanalizasyon, atık su arıtma tesisi gibi alt yapı planlarının dahil edilmesi gerekiyor. Mahalle bazındaki uygulama imar planlarında karbonsuz ulaşım türlerinin desteklenmesi, kent içi yeşil alanların artırılması gözetilirken, yapı bazında ise ısı yalıtım ve enerji verimli sistemlerin oluşturulması, binalara enerji kimlik belgesi verilmesi üzerinde duruluyor.”